Bitlis Baro Başkanı Av. Fuat Özgül, kadınlara yönelik şiddet ve cinayet davalarının takipçisi olacağız ve olmaya da devam edeceğiz diyerekten hayatının baharında olan Pınar Gültekin ve diğer kadın cinayetleri hakkında kamuoyuna ve basına şu açıklamaları yaptı: “Hayatının baharında genç kızımız Pınar Gültekin, cinayet zanlısı Cemal Metin Avcı tarafından önce yakılarak sonrasında ise üzerine beton dökülerek hunharca katledilmiştir. Muğla’da yaşanan bu olay, daha önce yaşanan Münevver Karabulut, Özgecan Aslan, meslektaşımız Müzeyyen Boylu, Emine Bulut ve daha niceleri ile aynı öykü ve yöntemleri barındırmaktadır. Aslında hiçbir kadın cinayeti tekil veya münferit bir olay değildir. Katledilen kadınların öykülerinin benzerliği de tesadüf değildir. Tamamı erkeklerin kadınlar üzerinde baskı ve denetim kurma isteğinin sonucudur. Aslında bu cinayetler silsilesinin tamamı birbirini besliyor. Tablonun bütününe bakıldığı zaman Türkiye’de kadın cinayetlerinin büyük çoğunluğu boşanmak ve ayrılmak isteyen kadınlara karşı, kocaları-partnerleri veya eski kocaları tarafından işlenmektedir. Bu cinayetlerin en önemli kaynağı kültürel kodlardır. Çünkü bu kültürel kodlar nedeniyle yasal olarak tanınan kadının insan hakları, yok sayılmaktadır. Maalesef kadınlar hala eşit ve özgür birey olarak kabul edilmemektedir. Kadına boşanma ve yeni bir hayat kurma hakkı tanınmamaktadır. Özü kadınların var olma haklarını ellerinden almaktır. Türkiye, İstanbul Sözleşmesi ile şiddete sıfır tolerans taahhüdü verdi. Türkiye verdiği bu söz ile kadına yönelik şiddet konusunda bir seferberlik halinde hareket etmenin bir devlet politikası olacağını teminat altına aldı. Sözleşme, şiddet eylemlerinin gerçekleştirilmesinden sonra başlatılan ceza davalarında; kültür, töre, din, gelenek veya sözde namusun gerekçe olarak öne sürülemeyeceğini, bunun haksız tahrik sebebi sayılamayacağını ve ceza indirimi yapılamayacağını düzenlemiştir. Ancak yargı makamları bu sözleşmeye rağmen halen kadın cinayeti davalarında şiddeti meşrulaştıran argümanları kabul ederek indirim yoluna gitmektedir. Adli makamlar kadınların şiddete maruz kaldığı yönündeki şikâyetlerin inandırıcılığını sorgulamakta, acil önlemler alınmamaktadır. Hatta ilgili makamların şiddet karşısında ayrımcı, pasif ve özensiz davranışları kadınları korumasız bırakmaktadır. Saydığımız birçok cinayetlerdeki gibi…
Bitlis Barosu Başkanlığı ve Bitlis Barosu Kadın Hakları Merkezi olarak Türkiye’nin birçok kentinden bu davayı takip eden kadın hakları savunucuları ile birlikte bu davanın ve kadınlara yönelik şiddet ve cinayet davalarının takipçisi olacağız ve olmaya da devam edeceğiz. Sizlerin ve kamuoyunun duyarlılığı ve desteği bu davada bizler için çok önemli” dedi.